top of page

İŞ SÖZLEŞMESİ SONA EREN İŞÇİNİN REKABET YASAĞI SÖZLEŞMESİ

İşçinin iş sözleşmesi sona erdikten sonra, işverene karşı işçinin rekabet etmeme yükümlülüğü nedir? Rekabet sözleşmesinin sınırları nedir? Rekabet yasağı sözleşmesinin usuli şartları nedir?


İş sözleşmesi sona ermiş olan işçinin işverene karşı rekabet etmeme yükümlülüğü nedir? Bu yükümlülük hangi şart ve usulleri içermektedir? Rekabet yasağı sözleşmesinde bulunması gereken usuli şartlar nelerdir? Türk Borçlar Kanunu 444. madde ve 445. madde hükümleri nedir?


İşveren açısından iş sözleşmesini sonlandırdığı çalışan hakkında, iş yerinde çalışanın öğrenmiş olduğu bilgileri kendisi ile rekabet etmemesi için, devam edecek olan iş hayatında kullanamaması için sözleşme ile sınırlandırmak isteyebilmektedir. Türk Borçlar Kanunu 444. md. ve 445. md. gereği işveren, çalışanın iş sözleşmesi sona erdikten sonra zaman, yer, belirli konular olmak şartı ile çalışanı ile aralarında rekabet yasağı sözleşmesi yapabilir. Bu sözleşme sonrası işveren, eski çalışanının haksız rekabet etmesinden kaynaklı tazminat ve uğradığı maddi zararın giderilmesini eski çalışanından talep edebilecektir.


İŞ SÖZLEŞMESİ SONA EREN İŞÇİNİN REKABET ETMEME YÜKÜMLÜLÜĞÜ

Türk Borçlar Kanunu, TBK 444. md. 445 md. , Rekabet Etmeme Yasağı, Rekabet Etmeme Sözleşmesi, işçi, işveren, işveren ve işçi, tazminat yükümlülüğü, rekabet yasağı sözleşmesinin yer, mekan, konu açısından sınırlandırılması, hakimin müdahalesi, tazminat, zararın giderilmesi, yargıtay kararları, avukat neden önemli?


İşçi ve işveren arasında iş sözleşmesi sona erdikten sonra işçinin eski iş vereni ile rekabet etmemesi için sözleşme ile sınırlandırılması mümkündür. İşçi ve işveren iş sözleşmesi devam ederken rekabet yasağı İş Kanunu’muzun 25. ve 26. Maddeleri ile Türk Borçlar Kanunu’muzun 396. maddesi ilgili maddelerinin görünümü olan iş sözleşmesinden kaynaklanırken aralarındaki iş sözleşmesinin sonlanmasından sonra rekabet yasağından bahsedebilmek için iş sözleşmesinden sonra rekabet yasağı sözleşmesi gündeme gelecektir. Uygulamada iş sözleşmesi sonlanmasından sonra rekabet yasağı sözleşmesi, işçi işe girerken iş sözleşmesinin bir eki olarak imzalatılmaktadır veya iş sözleşmesinin karşılıklı feshi sırasında karşılıklı alacakların ibrası sırasında ayrı bir sözleşme olarak imzalanabilmektedir. Böyle bir sözleşmenin hukuki olarak bir yaptırımı olabilmesi için bazı usuli şartlara sahip olması gerekmektedir. Aksi takdirde böyle bir sözleşme hukuk dünyasında bir yaptırım hakkı vermeyecektir.


  1. Anayasadan ve Kanundan Doğan Haklar Sözleşme İle Sınırlandırılamaz


Normlar hiyerarşisinin en üstünde olan Anayasa ve alt basamağı olan Kanunlardan doğan özgürlükler ve haklar sözleşmeler ile sınırlandırılamaz. Çünkü bu haklar anayasa ve kanunun kendisinden kaynaklanmaktadır. Rekabet etmeme yasağı sözleşmeleri Anayasanın 48. maddesi "Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir. Devlet, özel teşebbüslerin millî ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri alır." ile güvence altına alınmıştır. Bu bağlamda rekabet yasağı sözleşmesi öncelikle Anayasa ve sonra kanunun emredici hükümlerine karşı olamayacaktır. Aksi takdirde sözleşme yokluk hükmü ile karşılaşacaktır.

  1. Rekabet Yasağı Sözleşmesi Yazılı Yapılmış Olmalıdır

Yukarıda izah ettiğimiz üzere, iş sözleşmesi devam ederken işçi-işveren arasında kanundan kaynaklı sadakat yükümlülüğü çerçevesinde rekabet yükümlülüğü mevcuttur. Ancak iş sözleşmesi sona erdikten sonra rekabet yasağı yükümlülüğü oluşması için bu sözleşmenin yazılı yapılması şekil şartıdır. Bu sözleşme adi yazılı şekilde yapılabilmektedir veya kanıtlanması kolay olması açısından noter huzurunda da yapılabilecektir. Yazılı şekilde yapılması gereken bu sözleşmenin işçi tarafından imzalanmış olması gerekmektedir.


  1. Rekabet Yasağı Kaydı Bilgi Edinme İmkanı Sağlıyorsa Geçerlidir.


İşçinin işyeri organizasyonuna dahil olduktan sonra iş sırrı niteliği taşıyan veya taşımayan birçok bilgiye vakıf olması mümkündür. Ancak her türlü bilginin rekabet amacıyla kullanılması söz konusu olamayacağı için kanunda bilginin niteliğine ilişkin olarak sınırlama getirilmiştir. Rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesi için maddi unsurlarından TBK’nın 444/2. maddesine göre; rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa geçerli olacaktır. İşçinin işyeri organizasyonuna dahil olduktan sonra iş sırrı niteliği taşıyan veya taşımayan birçok bilgiye sahip olması mümkündür. Ancak her türlü bilginin rekabet amacıyla kullanılması söz konusu olamayacağı için kanunda bilginin niteliğine ilişkin olarak sınırlama getirilmiştir. Bu bağlamda müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında edinilen bilgiler rekabete elverişli bilgiler olarak kabul edilmiştir. İşçi yaptığı iş itibari ile bu bilgilere ulaşma imkanı yoksa, rekabet yasağı sözleşmesi geçersiz olacaktır. Örneğin temizlik görevlisi olarak çalışan bir işçi hakkında iş sözleşmesi sona erdikten sonra rekabet yasağı sözleşmesi yapılması geçersiz olacaktır.


  1. İşverenin Korunmaya Değer Haklı Menfaati Olması Gerekir


Rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin kurulmasında işverenin korunmaya değer haklı bir menfaatinin söz konusu olabilmesi için, işçinin işverenin üretim sırları, yaptığı işler ve müşteri çevresi hakkında bilgi edinme olanağının bulunması ve bunun sonucunda işvereni önemli bir zarara uğratma ihtimalinin olması gerekir. İşçinin sahip olduğu bilgiler kullanıldığında işvereni zarara uğratabileceği ihtimali bulunmalıdır. Bununla birlikte bu bilgilerin iş sözleşmesi sona erdikten sonra kullanılmasının işverene önemli derecede zarar verebilecek nitelikte olması da gerekir. Nitekim söz konusu hükümde, aynı zamanda bu bilgilerin kullanılmasının, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerli olduğu belirtilmektedir. Dolayısıyla söz konusu hususların birlikte var olması aranmaktadır. Bu anlamda işçi, üretim sırları, işverenin işleri veya müşteri çevresi hakkında bilgiye, ki bunlardan bir tanesine vakıf olunması yeterlidir, sahip olmakla birlikte bunların kullanılması sonucu işveren açısından önemli bir zarar doğma ihtimali yoksa, rekabet yasağı geçersiz olacaktır.


Rekabet yasağı anlamında iş sırrından söz edebilmek için öncelikle sırrın işletmeyle ilgili olması gerekmektedir. Bir hususun sır teşkil edebilmesi için bu bilginin sınırlı bir çevre tarafından bilinmesidir. Bir bilginin sır olabilmesi için kolaylıkla öğrenilememesi gerekmektedir. Herkes tarafından bilinen bir buluş ya da üretim şekli sır teşkil etmeyecektir. Geçerli bir rekabet yasağı sözleşmesinden bahsedebilmek için bu iş yerinde kimsenin bilmediği veya çok kısıtlı bir grup tarafından bilinen bir yöntem ve imalat yöntemi olmalıdır. Böyle bir sırrın korunmaya değer hukuki bir yararından ancak bahsedebiliriz.


  1. Rekabet Etmeme Kaydının Yer, Zaman, Konu İtibari ile Sınırlandırılması


TBK’nın 445/1. maddesine göre; “Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz.” İşçinin rekabet etmeme yasağı sözleşme ile, işçinin ekonomik geleceğini tehlikeye düşürecek şekilde sınırlandırılamayacaktır. Bu sınırlandırmaya uygun olmayan sözleşmeler geçerli olmayacaktır. Söz konusu hüküm uyarınca, rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesi için, rekabet yasağının; işçinin ekonomik geleceğini ölçüsüz ve hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye girmesini önleyecek şekilde süre, yer ve konu bakımından sınırlandırılmış olması gerekir. Rekabet etmeme taahhüdü işçinin hayatını kazanması ya da devam ettirmesi imkânlarını makûl olmayan bir biçimde sınırlandırılmamalıdır. Aksi halde herhangi bir iş için belirli olmayan yer ve zaman için öngörülmüş bir rekabet yasağı sözleşme hükmü niteliğinde olsa dahi rekabet yasağı hükümsüzdür ve işçi için bu yönde bir borç doğurmaz. Bir diğer ifade ile; rekabet yasağı sözleşmesi geçersiz olur. Taraflar, iş sözleşmesi sona erdikten sonra hüküm ifade etmek üzere, işçinin rekabet teşkil etmeyen bir işi yapmasını yasaklayıcı bir sözleşme yapamazlar ya da iş sözleşmesine bu hususta bir hüküm koyamazlar. Mesela, jimnastik aletlerinin uygulanmasını göstermek ve öğretmek için bir kuruluşta çalıştırılan jimnastik öğretmeninin, sözleşme sona erdikten sonra jimnastik öğretmeni olarak yaptığı her çalışmanın yasak olması şeklinde bir rekabet yasağı kararlaştırılamaz.


  1. Zarar Olmalı ve İlliyet Bağı Olmalı


ilgili piyasada rekabet gücünde geriye gidiş yaratan, zararın kolayca telafi edilemeyeceği sonucunu doğuran hallerde önemli bir zararın varlığından bahsedilebilir. Bu nedenle, herhangi bir zarar ihtimali rekabet yasağı sözleşmesinin yapılabilmesi için yeterli değildir. Bu zararın önemli bir zarar olmasıdır. Bu bağlamda önemli bir zarar niteliğinde olmayan zarar tehlikesi rekabet yasağı sözleşmesi yapılmasına imkan vermeyecektir. Bu bağlamda işçinin öğrendiği müşteri çevresi ve iş yeri sır ve yöntemlerinin iş yerinden ayrıldıktan sonra kullanması ile iş yerinin uğradığı zarar arasında bir illiyet bağı olmalıdır. Bu illiyet bağının kurulması ile ancak önemli bir zarardan bahsedebiliriz. Bu zararın işçinin rekabet etmeme yasağına uymamasından kaynaklanması gerekmektedir ve somut bir zararın ortaya çıkmış olması gerekmektedir. İşverenin uğradığı zarar, malvarlığının mevcut durumu ile rekabet yasağına aykırı davranılmış olmasaydı malvarlığının arz edeceği durum arasındaki farkı ifade eden müspet zarardır. Bu zararın Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. İleri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin, iddia ettiği olayı Hukuk Muhakemeleri Kanunu madde 190 "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir." kanıtlaması gerekir. Dava dosyasında işverenin uğramış olduğu zararı ispatlaması gerekmektedir.


Rekabet Yasağına İlişkin Hususlarda Avukatın Önemi


Rekabet yasağı sözleşmesinin hukuki olarak geçerli olabilmesi için usuli şartların çalışanın işi dolayısıyla görevi de göz önüne alınarak bir çok usuli şartların bir arada bulunması gerekmektedir. Ayrıca Rekabet yasağının ihlalinden kaynaklı tazminatın gündmee gelebilmesi için tüm unsurların birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda rekabet yasağına ilişkin hususlarda mutlaka avukatınızla görüşerek değerlendirmede bulunmanızı tavsiye ederiz. Avukatının tarafından tüm hususlar hukuki zeminde değerlendirilerek sizin için en uygun yolu seçmenizde yardımcı olacaktır.


Yargıtay Kararları


Hukuk Genel Kurulu 2019/447 E. , 2022/315 K.

"... 14. Somut olaya uygulanması gereken 6098 sayılı TBK’nin 444/1 maddesi; “Fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir” hükmünü haizdir. Buna göre rekabet yasağı sözleşmesinden söz edilebilmesi için ilk olarak işçinin fiil ehliyetine sahip olması ve iş sözleşmesinin kurulması sırasında veya iş ilişkisi devam ederken işçinin sözleşmenin sona ermesinden sonra rekabet etmeyeceğine ilişkin bir hükmün yazılı olarak iş sözleşmesine konulması veya bu konuda ayrı bir sözleşmenin (rekabet yasağı sözleşmesi) yapılması gerekmektedir. Fiil ehliyetine sahip işçi tarafından yazılı olarak yapılan rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesi için iki temel şartın daha birlikte yer alması gerekir.

15. Rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesinin ilk şartı, işverenin bu sözleşme nedeniyle korunmaya değer haklı bir menfaatinin bulunmasıdır. Zira rekabet yasağının getirilmesindeki amaç, işçinin işyerinde öğrendiği üretim sırlarını veya işverenin işleri hakkındaki bilgisini iş ilişkisi sona erdikten sonra işverenle rekabet edecek tarzda kullanmasının önüne geçilmesidir. Bu husus 6098 sayılı TBK’nın 444/2 maddesinde “Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir” şeklinde ifade edilmiştir. Buna göre rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin kurulmasında işverenin korunmaya değer haklı bir menfaatinin söz konusu olabilmesi için, işçinin işverenin üretim sırları, yaptığı işler ve müşteri çevresi hakkında bilgi edinme olanağının bulunması ve bunun sonucunda işvereni önemli bir zarara uğratma ihtimalinin olması gerekir. Dolayısıyla rekabet yasağına ilişkin sözleşmelerin geçerli olabilmesi için iş ilişkisinin işçiye, “müşteri çevresi” veya “üretim sırları” ya da “işverenin yaptığı işler” hakkında bilgi edinme imkânını sağlamasının yanında, aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması hâlinde işvereni önemli nitelikte bir zarara uğratabilecek mahiyette olması aranmaktadır. Ancak, rekabet yasağı ihlâlinden bahsedilebilmesi için zararın fiilen gerçekleşmesi gerekli olmayıp, yakın ve önemli bir zarar ihtimalinin varlığı yeterli olmaktadır.

16. Rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesinin bir diğer şartı ise işçinin ekonomik geleceğinin tehlikeye düşürülmemiş olmasıdır. Zira sınırsız ve ucu açık bir rekabet yasağının, işçinin çalışma özgürlüğünü ortadan kaldıracağı ve işçinin geçim kaynağı olan emeğini istihdam piyasasına sunamaması sonucunu doğuracağı açıktır. 6098 sayılı TBK’nın 445/1 maddesi “Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz” hükmünü haizdir. Buna göre rekabet yasağının, işçinin ekonomik geleceğinin ölçüsüz ve hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye girmesini önleyecek şekilde süre, yer ve konu (işin türü) bakımından uygun sınırlar içinde kararlaştırılmış olması gerekir; aksi takdirde rekabet yasağı sözleşmesi geçersizdir. Aynı husus 818 sayılı BK’nın 349. maddesinde; “Rekabet memnuiyeti ancak işçinin iktisadi istikbalinin hakkaniyete muhalif olarak tehlikeye girmesini menedecek surette zaman, mahal ve işin nevi noktasından hal icabına göre münasip bir hudut dahilinde şart edilmiş ise muteberdir” şeklinde ifade edilmiştir.

17. Rekabet yasağı sözleşmesinin yapıldığı sırada işçi fiil ehliyetine sahip değilse, yazılı şekil şartına uyulmamışsa, işçinin, işverenin müşteri çevresi, üretim sırları veya işyerinde yapılan işler hakkında bilgi edinme olanağı bulunmuyorsa ya da işverene önemli bir zarar verme ihtimali yoksa rekabet yasağı sözleşmesi geçersizdir. Öte yandan 818 sayılı BK’dan farklı olarak 6098 sayılı TBK ile rekabet yasağı sözleşmesinin işçinin ekonomik geleceğinin tehlikeye düşürmesi yönünden hâkime kapsamı veya süresi bakımından rekabet yasağına müdahale ve sınırlama yetkisi verilmiştir. 6098 sayılı TBK’nın 445/2 maddesi; “Hâkim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir” hükmüne haizdir. Buna göre rekabet yasağı sözleşmesinin, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından sınırlamalar içermesi ve süresinin de, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşması durumunda uygulanacak hukukî yaptırım, rekabet yasağının hâkim tarafından kapsamı ve süresi bakımından sınırlanması şeklinde olmalıdır. Bu düzenleme ile yer, zaman ve konu (işin türü) bakımından sınırları çok geniş tutulmuş rekabet yasağı sözleşmelerine geçersizlik gibi ağır bir hukukî yaptırım uygulamak yerine, sözleşmenin kanuna uygun hâle getirilmesinin yolu açılmış olmaktadır."


11. Hukuk Dairesi 2018/3705 E. , 2019/1860 K. "Somut olayda mahkemece, davalı işçinin davacı şirkette çalıştığı konum itibariyle davacıya ait ticari sırlara, üretim teknolojisi yada özel üretim biçimi gibi üretim sırlarına ya da müşteri çevresine erişebilme imkanı ve ihtimalinin bulunup bulunmadığı, davacı işverene zarar verebilme ihtimal ve riskinin mevcut olup olmadığının belirlenerek, rekabet yasağına ilişkin sözleşme hükmünün geçerliliğinin değerlendirilmesi ve bu hususta gerekirse aralarında sektör bilirkişinin de olduğu heyetten rapor alınarak sonuca varılması gerektiği halde açıklanan ilkelerin gözetilmediği bilirkişi raporuna ve eksik incelemeye dayalı olarak davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, yerel mahkeme kararının bozulması gerekmiştir."


11. Hukuk Dairesi 2015/15601 E. , 2017/2522 K. "Somut uyuşmazlıkta taraflar arasında akdedilen ''Rekabet Yasağı Sözleşmesi'' başlıklı sözleşmenin 4. maddesinde ''İşbu rekabet yasağı sözleşmesi, zaman açısından personelin her ne sebeple olursa olsun işten ayrılmasından itibaren 3 yıl süre ile, coğrafi açıdan ... ve ... Bölgesi ve sektör açısından ambalaj sektörü ile sınırlı olmak üzere düzenlenmiştir.'', 5. maddesinde de ''Rekabet yasağına aykırı davranılması durumunda Pilenpak şirketinin uğradığı ya da uğraması muhtemel zararlarını tazmin hakkı saklı kalmak üzere 12.000 ABD doları tutarındaki cezai şart personel tarafından ... şirketine ödenecektir. İşverenin bu nedenle daha fazla zararı olursa fazlasını talep hakkı saklıdır.'' hükümlerine yer verilmiştir.

Mahkemece, davalının, davacıya ait iş yerinde çalışırken daha sonra işten ayrılarak davacı ile aynı alanda faaliyet gösteren başka bir yerde çalışmaya başladığı, taraflar arasında akdedilen rekabet yasağı sözleşmesi uyarınca davalının rekabet yasağını ihlal etmesi halinde 12.000 ABD doları ödeyeceğinin kararlaştırıldığı, davalının da davacı ile aynı alanda faaliyet gösteren başka bir iş yerinde çalışmaya başlayarak rekabet yasağını ihlal ettiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yukarıda da belirtildiği üzere uyuşmazlıkta BK'nın 348 ve 349. Madde (mülga) koşullarının mevcudiyeti tartışılmaksızın ve sadece sözleşmede bu hususta hüküm bulunduğundan bahisle eksik inceleme ve değerlendirmeye dayalı olarak davanın kabulü doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 02/05/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi."







Comments


bottom of page